Ordu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

ORDU TOSTUNUN HİKÂYESİ

YAMANER AİLESİ İLE BAŞLAYAN ORDU TOSTUNUN HİKÂYESİ
Ayvalık’ın tostu, İzmir’in kumrusu gibi, Ordu’nun da meşhur tostunu, özellikle yemek için Ordu’ya kadar sipariş verenler var, özleyip hasretle yiyenler çok var. Ordu’ya has, özel sucuk ve ekmekten üretilen bu tost, artık Türkiye çapında bir marka olunca biz de bu Ordu tostunun doğuşunu ve icadını hikâyesini araştırmaya başladık. Öncelikle şunu iyi bilmek gerekir ki; Ordu tostunun ekmeği de öyle marketlerde satılan tost ekmeklerinden yapma değildir. Ordu’daki taş fırınlarda özel olarak, daha büyük boyutlarda tost için özel ekmekler üretiliyor. Bu ekmek, Trabzon ekmeği gibi büyük ama hamuru ve mayası ile daha farklı bir lezzette sunuluyor. Bu ekmeğin içine konan sucuk ise, bir hamur gibi gevşek, bıçakla yayılabilecek kıvamdadır.
tostçu-yamaner-ailesi.jpg
ORDU TOSTUNU İLK YAPANLAR “YAMANERLER”
Ordu tostunun bir farklılığı da, sadece sucuktan, ekmekten, değil, iyi bir kaşardan yapılmasındandır. Tüm bu önemli etkenler, Ordu tostunda bir araya gelince farklı bir tat ortaya çıkmaktadır. Ordu’da ilk kez tost işine girenler Ordu’nun Boztepe köyünden olan Yamaner ailesidir. Tostlarıyla ünlü Yamaner’ler toplam altı erkek kardeş idi. Bu kardeşlerden 1958 yılından beri Düz mahalle Kavaklararası mevkiinde “Gürşen Pazarı” diye sigara, içki, çuvalda açık kahve, sucuk,satan bir büfesi  sahibi olan ve ilk Ordu Tostunu yapan ise 1934 Boztepe doğumlu Cecel oğlu Salih Zeki Yamaner idi. Zeki Yamaner, her türlü yeniliğe meraklıydı. Zeki Bey oldukça açık fikirli hep ilkleri yapan faydalı bir müteşebbisti. Bir gün Zeki Bey İstanbul’da  gezerken Ordu’da hiç bilinmeyen makaralı  bir teybi Karaköy’den 1800 liraya alıp getirmişti.Ordu’da çok evde teyp, radyo bile olmadığı bir dönemde dükkânına getirdiği makaralı teyp, müşterilerin oldukça yoğun ilgisini çekmişti. Yine Zeki Yamaner ilk meyve sıkma makinesini İstanbul’da bulup, dükkanında portakal suları sıktığında, Ordu’da epey zaman ilgi görmüş, çok konuşulmuştu. Ayrıca o yıllarda Ordu’da Spor toto kuponu oynatan hiçbir bayi yoktu. Zeki Yamaner, Gürşen pazarında ilk kez, Spor Toto kuponuişine de başlamıştı. Spor Toto kuponu alabilmek  için her pazartesi üşenmeden Samsun’a  Emlak ve Kredi Bankasına gider, kuponları alıp dönerdi. Ordu’da spor totoyu oynatır, topladığı kuponları bankaya geri yatırmak için tekrar o Cuma günü Samsun’a kadar geri giderdi. Dükkânın önüne siyah boyalı  bir ilan tahtası kurmuştu.  Zeki Bey, dükkânındaki radyosundan dinlediği, maç sonuçlarını tebeşirle tahtaya tek tek yazardı. Emlak Bankası Ordu’ya  bir şube açınca ilk resmi Spor toto bayiliğini ise Berber Tevrat almıştı. Yine yenilikleri takip eden Zeki Yamaner, bir gün Kasımpaşa’da gezerken “Sedat Nurşen” adlı bir elektrikli tost makine imalatçısı ile tanışmıştı. Bu yeni kurulmuş firmanın dördüncü tost makinesini Zeki Yamaner kargoyla Ordu’ya getirtmiş ve 750 lira olan tost makinesinin ücretini de havale etmişti. İstanbul’da görüp yiyip çok beğendiği “Tost”yapımına Gürşen pazarında ilk kez Zeki Yamaner başlamıştı. Zeki Yamaner, Ordu tostu için sucukları önce Samsun’da tanıdığı kasaplardan almıştı. O yıllarda Ordu’da özel bir tost ekmeği pek yoktu. Zeki Yamaner, tost ekmeği için komşu fırından tava ekmekleri almak zorunda kalmıştı. Ama yine de bu şartlarda yaptığı  ilk tostları  epey beğeni toplamıştı. Sucuklu Tost ile tanışan Ordulular  bu yeni lezzeti çok tutmuş ve sevmişlerdi. Kardeşi Kemal Yamaner’de o yıllarda abisi Zeki Yamaner gibi Samsun’da aynı tostçuluğa başlamıştı. Ancak Zeki Yamaner, 1960 da üç yıllığına Ordu Park Gazinosu ihalesini belediyeden alınca, Yamanerlerin büfesinin başına genç kardeşi Kemal’i Ordu’ya çağırmıştı. İki sene sonra Gürşen pazarı adli iş yerini kapanmış, tost işinde bayrağı artık kardeşi Kemal Yamaner devralmıştı.
TOSTTA BAYRAĞI “KEMAL YAMANER” DEVRALDI…
1962 yılında  Kemal Yamaner “Namlı köşe” adı altında Sırrıpaşa caddesinde Çifte Fırının karşısında Sebzeci Fahrettin Sağesen’in yanında yepyeni konsepte  değişik tarzda bir kafe açmıştı. Kemal Yamaner dükkanını nostaljik bir lokanta gibi loş ve egzotik bir havayla tasarlamıştı. Tavanına eski bir balıkçı ağı germiş, bazı eski plakları ve süsleri bu ağa asmıştı. Duvarlarında akrabası olan Ressam Selahattin Özsoy’un da ilginç yağlı boya tablolarını monte etmişti. Ama esas dikkat çeken Tostçu Kemal’in kendi ürettiği felsefi ata sözleri  meşhurdu. Bu atasözleri renkli çini mürekkepli kalemlerle karon levhalara özenle yazılmış, müşterilerin göreceği ve okuyabileceği yerlere asılmıştı. Ordu sucuğunu yıllar önceden kendi tarzında birçok baharat ve özel dana etinden üreten meşhur Kahveci  Melik Kaya Arzan ustaydı. Ama Melik usta ölünce sucuk  işini Ordu’da  kasap Mahir ve oğlu Nizam Çimentepeyapmıştı. Tostçu Kemal Yamaner usta da Ordu tostunun içindeki sucuğunu hep kendisi özel bir biçimde hazırlardı. Bol baharatlı kıymayı iyice yoğurup, parçalar halinde buzdolabında dinlendirir ve saklardı. Kemal usta sucuğunu, tost ekmeğinin içine de bıçağıyla ekmeğe sürerek koyardı. Kızgın tost makinesine ve ekmeğe katı margarini sürer, kızarana kadar tost ekmeğine sürekli sıkıca bastırırdı. Ordu tostu bir süre nar gibi çıtır çıtır kızarınca, baharat kokuları arasında porselen bir tabakta müşterilerine ikram ederdi. Yanına soğuk ayranı veya ufuk gazozu vardı, ama isteyene de malt hülasasından yapıldığını etiketinde yazan koca uzun siyah cam şişelerdeki Tekel birası verirdi. Cızırtılı plaktaki Orhan Gencebay’ın “bir teselli ver” şarkısı gibi günün moda şarkılarını pikabında devamlı çalar, müşterilerine dinletir, onlara hoşça da vakit geçirtirdi. Dertli hüzünlü arabesk müzikten etkilenen müşteriler, tostlarını keyifle yerken yanında keyifle soğuk sıcak bir şeyler muhakkak içerlerdi. Kemal Yamaner, “Ordu tostu” imajını Ordu’ya ve Ordululara tanıtıp işlerinde zirvede iken, 1972 yılında “Namlı köşe” adlı bu iş yerini Ahmet Karadağ’a devretmişti.
Malum o zamanlar pek moda olan, Almanya sevdasına tutulmuş  olan Kemal Yamaner, ailesiyle gurbet yollarına düşmüştü. Kemal Yamaner, 1977 yılında kızının düğünü için ailece gurbetten Türkiye’ye gelmişlerdi. Düğün dönüşünde Bolu’da elim bir trafik kazası geçiren Kemal Yamaner, eşi ile birlikte hakkın rahmetine kavuşmuştu. Vefat ettiğinde 41 yaşında olan Kemal Yamaner daha çok gençti. Ordu’da onları tanıyan herkes bu güzel insanların ani ölümüne çok üzülmüşler, adeta şok geçirmişlerdi.
70’li yıllarda, diğer küçük kardeş Aydın Yamaner ise aynı benzer işe soyunmuştu. Düz mahalledeki kasaplar arası sokakta, Piknik kitabevi diye bir iş yeri açmıştı. Henüz atari ve bilgisayar oyunları yoktu. 65-70’li yıllarda Teksas, Tommiks, Zagor adlı bir sürü çizgi roman ile “Cep Fotoroman” okumak, vazgeçilmez bir zevkti. Ama çocuklar,kitap satın alacak kadar  harçlıkları olmadığı için, çizgi romanları böyle dükkanlardan  geçici olarak kiralarlardı. Kitabı dükkânda okumak isteyenler ise, Aydın Yamaner’in Piknik kitabevinde çizgi romanları sessizce oturup ücretiyle okurlardı.  Bu çocuklar  kitap okumanın yanında ayrıca hem tost yerler, hem de ayran, gazoz içerlerdi.
Ordu’da Yamaner ailesinin en büyüğü olan Zeki Yamaner'in kayınbiraderi olan Tostçu Gündüz ustayı hatırladınız mı? Gençlik ve spor camiasını çok sevdiği Gündüz usta çok yardımsever bir insandı. Hatta Orduspor’da bir süre futbol dahi oynamıştı. Gündüz Usta, bir zamanlar Plakçı Cumhur Öge'nin dükkanının olduğu yerde Renkli sinemanın girişinin sol köşesine güzel bir tost dükkanı açmıştı. Tostçu Gündüz usta zamanla bu mekanını birahane olarak çalıştırdı. Eski Ordu Valisi Necati Çetinkaya’nın meşhur sigara, okey, bira gibi ilginç yasaklarına Gündüz Ustanın iş yeri de takılmıştı. Ekmek teknesini kapatmak zorunda kalan Gündüz usta zor durumda kalmış, bu işe oldukça çok üzülmüştü. Gündüz usta, daha fazla dayanamadı. Genç yaşta ani bir kalp krizi sonucu 1987 yılında vefat etti.
Hatta o yıllarda 19 Eylül ilkokulunun bitişiğinde “Yüzbinlikler” diye bir bakkal vardı. O dönemlerde Yüzbinliğin Ordu sosyal hayatında büyük yeri vardı. Hem teksas tommiks gibi çizgi romanlar okur, yanında tost yer ve gazoz içerdik… Kalem, defter, gazoz, leblebi tozu, kaynana şekeri, olta, misine top, satardı. Ayrıca, 19 Eylülün okul öğrencilerine teneffüslerde 25 kuruşa daha küçük ve basit tostlar satmaya başlamıştı. Öğrenciler o tosta çok rağbet edince  “Yüzbinlik” yoğun tost talebine kısa süreli teneffüslerde yetiştiremiyordu. Bu yüzden öğrenciler için sıcak küçük kaşarlı tostları önceden kızartıp, beyaz saman kağıtlarına sarıp teneffüslere önceden hazırlatıyordu.
TOSTÇU SAİM USTA İLE GÜL KAFE VARDI...
80'li yıllarda Ordu’da birçok yerde Ordu Tostu yapılmaya başlamıştı. Hatırladığım kadarıyla o yıllarda Ahmet Karadağ,Cumhur Usta, Kemal Kulaçoğlu ve Saim Öztürk çok sevilen ve tanınan tostçulardı. Bunlardan Saim Öztürk’e ait  "Gül Kafeterya"  gençlik yıllarımızın o unutulmaz ünlü tostçularından birisiydi. Düz mahalle Sırrı paşa caddesindeki Japon oyuncakçı Hüseyin Sağlam ile Foto Feridun Eriş'in dükkanlarının yanındaki köşede bulunan bu mütevazi dükkanı hatırladınız mı?  Saim usta, sakin ve dürüst bir esnaftı. Çevrede Saim Ustayı tanıyanlar çok severler ve hürmet ederlerdi. Saim usta çok özenerek hakiki Ordu tostu yapardı. Saim Ustanın bu güzel özelliklerinden dolayı Gül Kafeteryanın epey de müşterisi olurdu.
ordu-tostu-kahraman-usta-1.jpg
Gül Kafeteryada bir zamanların gençleri hem tost yer, hem de tavla oynarlardı. Arkadaşlarla biz de çok tost yediğimiz, muhabbet ettiğimiz bu güzel kafeteryayı Saim Usta yıllarca sabırla ve başarıyla işletti.
Şimdi günümüzde ise Kemal Yamaner’in tahtını yeğeni Kahraman Aslan iddiayla devam ettiriyor. Kahraman Usta, küçük dükkânında büyük bir titizlik ve ustalıkla, Ordu tostları yaparak, bu muhteşem lezzeti uzun yıllardır sunmaya devam ediyor.  Ordu Tostunun kendine has özel lezzetini gerçekten tatmak için Subaşı Mahallesindeki Zübeyde Hanım Caddesi üzerinde bulunan Kahraman Aslan halen müşterilerine severek hizmet vermeye devam ediyor. Özel sucuk ve ekmekten üretilen ve artık marka olmuş olan Ordu Tostunun ilk mucitleri olan, Ceceloğlu Salih Zeki Yamaner ile kardeşleri Kemal ve Aydın Yamaner’lere, Gündüz ustaya , Kemal Kulaçoğlu’na, Bahtiyar ve Halit Yöntem’e,Saim Öztürk’e yine  bugünkü son kuşak temsilcisi olan Kahraman Aslan ustaya teşekkür etmek, ölenleri rahmetle anmak, yaşayanlara ise sağlıklı uzun ömür dilemek, bizim için bir boyun ve vefa borcudur. Öyle değil mi?